Followers

Sunday, September 15, 2013

Hangi bebek arabası?

Elbetteki bu soru her anne baba adayının doğumdan önce kafasını kurcalamıştır. İnsan çocuğuna bebek arabası seçerken, kendi arabasını alırken bu kadar ince eleyip sık dokumadığının farkına varıyor. Baston araba mı alsam? Travel system mi? Anakucağı almasam mı? Portbebe gerekli mi ? Değil mi derken bir de fiyatlar işin içine girince insanın kafası iyice karışıyor.
       Bebek arabası seçiminde bence önemli olan bütçeyi ve ne istediğini belirlemek. Her bütçeye göre bebek arabası bulmak mümkün. Mesela nasıl bir yerde yaşadığınız, yaşadığınız sokağın yolları çakıllı mı? asfalt mı? Apartmanınız Asansörlü mü? Tüm bu sorular bebek arabası seçiminde size yol gösterebilir. Şöyle ki eğer travel system bir bebek arabası düşünüyorsanız bebek arabası 11 kg olacaktır bunun anakucağını da hesaba katarsanız ve evinizde asansör yoksa dışarıya birinin yardımı olmadan çıkmanız imkansızlaşır. By durumda baston bebek arabaları, yada hafifliği ile ön plana çıkacak bir başka bebek arabası tercih edebilirsiz.
Travel system bebek arabaları bebek arabasına ve ayrıca otomobilinize monte edilebilen anakucağını içerir. Bu ana kucağı eğer bebeğiniz çok iri bir bebek değilse ilk 0-6 ay boyunca kullanılır. Bebeğiniz  bu dönemde bebek arabasında yüzü size dönük şekilde seyahat eder. Altı aydan sonra bebek arabasına başka bir bölüm takılır. Bebek arabasını artık bu yeni parçasıyla kullanırsanız bebeğinizi isterseniz yüzü size dönük isterseniz etrafı izleyecek konumda oturtabilirsiniz ve böylece yeni bir otomobil koltuğu almanın zamanı gelmiş olur. Bu tür bebek arabalarının tekerlekleri büyük ve dayanıklı olur kaldırımlar, merdivenler , çukurlar sizin için kabus olmaz. Rahatlıkla her tür zorluğun üstesinden gelirsiniz bu 11-15 kiloluk arabayla. Lakin evinizin merdivenlerini çıkarken sokaktaki memnuniyetinizden eser kalmayabilir. Eğer binanızda asansör varsa böyle bir ağırlığı dert etmeyebilirsiniz.
    İkinci şık yok ben böyle ağır bir araba almam dediniz, o zaman daha hafif bir arabayı tercih etmenizi öneririm. Ama daha yeni doğmuş bir bebek için baston puset kullanmayın derim çünkü bunu doktorlarda omurga gelişimi açısından ve  bebek oturamadığından sorun teşkil edebilir diye önermiyorlar. Baston puset bebeğiniz oturmaya başladıktan sonra ikinci bir bebek arabası olarak pratikliği açısından tercih edilebilir yani ben olsam yeni doğan bebeği baston pusete koymam.
   Bir de dört tekerlekli mi üç tekerlek mi olsun mevzuu var. Bence buna bebeği kim gezmeye çıkaracaksa o karar versin, arabayı almadan önce denesin. Ben denedim, bana üç tekerlekliler satıcı ne kadar överse övsün dört tekerlekliye göre çok daha dengesiz geldi. Yok üç tekerleklinin manevra kabiliyeti daha iyiymiş miş mişş, haydarpaşaya vapur mu yanaştırıyoruz yaa...
     Son olarak bu kadar konuştum araştırdım da ne aldım dersem ben concord neo aldım. Memnun da kaldım. Olumsuz yanları şöyle;
-kumaşının çok terletmesi
-nadirde olsa tekerleklerinin kitlenmesi.
-Anakucağının güneşliği de biraz küçük.
-ağır, araba ağır :(

Terletmeyen bebek arabasına şahit olmadım yaptılarsa ne ala. Bence ne alırsanız alın mutlaka bebek arabanıza ve otomobile uyumlu bir anakucağı alın ve anakucağı isofix'li olsun ( isofix sistemde bebegi sadece ana kucağının kemerine bağlamanız yeterli isofix direkt olarak arabanın şasisine bağlanıyor ve acaba kemeri doğru bağladım mı ? yeteri kadar sıktım mı ? derdi ortadan kalkıyor, bildiğim kadarıyla yurtdışında isofix kullanmak zorunlu, ama ülkemizde hala kelle koltukta yolculuk etme anlayışı devam ediyor.) bir de açılıp kapanması kolay olsun.

Bizim apartmanın asansörünün olmayışı gibi teknik imkansızlıklardan dolayı gittik baston puset aldık. Hafif mi hafif kuş gibi taşınması, katlanması pratik. Ama gel gelelim yollarda bizim concord kadar performanslı değil, kaldırımlara takılıp, çukurlara düşen bir araba modeli. Yine de hafifliğine verip kötü yanlarını görmemeye çalışıyoruz ;)


Huzurlu bir an...


    İnsanlar en çok seyahat ederken rahat ve huzurlu olurlarmış çünkü hiç bir şehre ait hissetmezlermiş kendini ne varacakları kente ne de az önce veda ettikleri yere. Belki doğru bu, belki yanlış bilmiyorum.
     Ben küçükken sabah çok erken yola çıkardık. Sabah güneşi daha ortada yokken, mevismlerden yaz bile olsa evden çıkınca koskoca bir serinlik olurdu, diriltirdi insanı. Sanki hadi yola çıkıyorsun uyan diye usul usul fısıldardı kulağıma. Uyku mahmuru gözlerle arabanın camından dışarıya bakardım, önce koca bir siyahlık olurdu sonra hafif bir pembelik belirmeye başlardı. Tarlaların arasındaki yollardan giderken, ellerinde orakları çifçiler görürdüm tarlada çalışan, güneşten önce uyanırlardı onlar. Islak toprağın üsütnde keten çuvallar mahsülleri hızlı hızlı toparlayan kadınlar görürdüm elleri karınca gibi hızlı, çalışkan. Güneş çimenleri ağaçları çok parlak bir kızıla boyardı o an bir resim gibi kalırdı hep aklımda.Bir durak vardı durduğumuz Susurlukta. Annem mutlaka telefon ederdi anneanneme ordan sanki ayrilali çok olmuş gibi uzun, uzun konuşurlardı. Eğer yola çıktığımızda mevsim kışsa soba yanardı bu mola yerinde. Camlar buğulanırdı ben cama şekiller çizerdim. Parmağım ıslanırdı. camın buğusunu silmek hoşuma giderdi. Sonra tekrar binerdik arabaya şehirler geçerdik, her şehir yeni bir dünya olurdu sonra arabanin arka caminda yok olurdu.
Hala çocuk gibi sabırsızlansam da, şu yol bir bitmedi diye, biliyorumki yolda olmak güzeldir huzurludur.

Gecenin bu saatinde bana bunu yazdıran ve hissettirende  şuncacık şarkıdır yahuu;



www.youtube.com/watch?v=VYCOg-yglNM

Evgeny Grinko - 




Saturday, September 14, 2013

Turk Annesi ve Yabancı Anneler

      Türk annelerin ve Yabancı annelerin çocuk yetiştirme tarzının çok farklı olduğunu biliyorum.
Gittiğimiz tatil köylerinde ağlayan, kendini yerden yere atan çocuklar hep Türktür. Bu çocuklara aynı kumda oynuyoruz, sen canavar mı gördün gibi soran gözlerle bakan ve sakince bir köşede oynayan çocuklar ise yabancıdır.
Geceleri uyumayan, sadece ayakta sallanınca uyuduğu iddia edilen çocuklarda türktür?
Ben hamileyken Elif Doğan'ın blogunda bununla ilgili bir yazı okumuştum. Türkiye'de yaşayan Alman bir anne kendi gözünden türk annelerini anlatıyordu. Hamileyken okuduğumda bu Alman Anneye sonuna kadar katılmış türk annelerinin yanlış tavırlarına bir cıkk cıkkk yapmış, çocuğunun sırtına mendil koyan annelere bıyık altından gülmüş, böyle şeyler yapmayacağımdan emin bir şekilde blogdaki başka yazılara yönelmiştim.
Şimdi hayat değişti anne olduktan sonra "Asla yapmam" dediğim şeyleri yapar oldum. Mesela;
1) Ada için ince eleyip sık dokuyarak seçtiğimiz araba koltuğu için en kısa mesafelerde bile bu koltuğa oturmadan seyahat ettirmeyeceğiz dememize rağmen çok uzun süre adanın bu koltuğu reddetmesine dayanamayarak ( arabada kopan çığlıklar, 45 dakika süren ağlama krizleri) kucağımda arka koltukta seyahat etmesine izin verdik.
2) Doğumdan bir ay sonra yatsın kendi odasında uyusun. Yanıma almayacağım. (Çok büyük laf !!!!)
Adanın alerjik bir bebek olduğunu öğrenmemizden sonra ya tıkanırsa yüzünde kırmızılık var yine. Nefes alıyor mu? Bu gün de kabak denedik neyse hadi yanımızda yatsın derken, bu süreç benim bir gece içinde bizim yatak,  adanın odasındaki çekyat salondaki koltuk gibi çeşitli yerlerde uyumama ( yani uyuyamama neden oldu)
3) Karar vermiştik, ağlasada çığlık da atsa kural kuraldır dediğini yapmayacaktık.
Kim demiş ? Ağlama kızım sen, ay gözyaşıyla ağlıyor ( nasıl ağlayacaksa başka) neyse canım tornavidayı istiyorsa verelim eline, ucundan biz tutarız bekleriz yanında. Nasıl olsa sıkılıp bırakır.
4) iki yaşına kadar televizyon ve ipad yok.
Yok tamam ama yemek yerken açalım bari yoksa yemiyor. Vallahi çok yoruldum bir on dakika baksın bir şey olmaz ( Babamız böyle diyor)
5) çocuk uykusu geldi mi kendi kendine uyuyacak, sallama falan yok.
Hani sallama kısmını yapmadık yani ayağımıza alıp sallamadık ama ada hep pusette uyudu uzun zaman. Yok illa bir uykuya geçiş nesnesi olmalı dediler. Biz o nesneyi bulmadık. oyuncak ayı, ördek, kaplumbağa, fil yok yok yok öyle bir nesne yok, koy pusete ileri geri, ileri geri yürü babam yürü işte al sana uykuya geçiş işkencesi. varis olmak için bire bir
6) Yediği kadar yesin, yemiyorsa kaldır önündeki yemeği.
Yaaaa, kaldır. Bence sen kolları kaldır, uçak yap. Helikopter uçsun Ada ağzını açsın yooookk  açmazz. En iyisi biraz pepe aç  anca yer o enginarı. O bitince su ver. Sonra meyve yedir. Köfte yedir. Doymadı çocuk eline galeta ver. Doymadı o kesin doymadı gözünden belli çorba içir.  Bir kase içti, ikinciyi denesem mi? Ne duruyorsun. Zaten çocuk zayıff ama gerçekten zayıff :(

Tabii işte evdeki hesap çarşıya uymadı. Nerde şimdi o Alman anne nerde ben. Ama iyi yaptığımız şeylerde oldu diyeceğim ama onları da Ada istemedi de yapmadık

-Mesela hiç emzik kullanmadık.
-Biberonu ada yedi aylıkken bıraktık sonra bir kere bile kullanmadık( biberon maması kullanırken çok zorlandık tabii, çorba kıvamında bir mamayı kaşıkla içirdik hala da devam ediyoruz)
-Ada'nın üstünü çok kalın giyidirmedik. Hatta ince kıyafetler giydirdim hep. Sokakta teyzelerin kızım üşür o öyle demelerine, cıkk cıkk seslerine göğüs gerdim adayı kalın giydirmedim.

Bu kadar...
Bu listeyi çoğaltmam lazım uymadığım kurallar yanında çok bir sırıttı canım ....