Followers

Thursday, July 18, 2013

Entel Köy Efe Köye Karşı

Yüksel  Aksu' nun yonetmenlik ve senaristliğini yaptığı film, filmin adı entel köy efe köy' e karşı. Ben daha yeni izleme imkanı bulabildim. Aslında eşim benden önce izleyip övgüler yağdırmıştı. Ama ismini sevmedim filmin bana içi boş komedi filmi izlenimi verdi o yüzden izlemeye çok gönüllü değildim. Eşim bir daha izlemek istedi, hadi ben de izleyeyim o zaman dedim. İlk dakikadan konusu çok cazip geldi, benim özlemlerimi dile getirmişti sanki. Bir parça toprak, biraz yaprak, doğaya yakın olmak, mis gibi taze meyve kokusu, ağustos böceği sesi, her yerden florasan ampüllerin fırlamadığı bir akşam iri iri yıldızlar, kocaman bir mehtap, koyunu kuzusu, köyün zararsız delisi, ege şivesi hepsi bu filmdeydi. Film gezi parkı olaylarından çok önce çekilmesine rağmen filmdeki sermaye sahiplerinin konuşmaları, çevrecileri küçümser tavırları hatta çevrecilere ve kendilerine karşı çıkanlara "çapulcu" demeleri Sanki Recep Tayyip Erdoğan'ın birer repliği gibiydi. Çok şaşırdım. İleri  görüşü ve değindiği konu itibariyle Yüksel Aksu kocaman bir tebriği hakkediyor bence. 

Calışan Anne ve Yeni Bakıcı Serüveni


       Tam tamına yedi aydır bizimle birlikte olan bakıcımız, bir hafta önce ayrıldı. Sağolsun kendisi maaşını almayı bekledi  ve bize yeni bakıcı bulabilmemiz için tam onbeş gun muddet verdi. Daha once çalıştığı ailenini ikinci bebeği olunca, bakıcımızı iki çocuk bakmanın karşılığı olarak bizim verdiğimizden daha yuksek bir ucretle transfer ettiler. Komunıst duzende yetişmiş ve komunist duzeni savunan bakıcımız bu transfer teklifini kabul ederek kapitalist duzenin ve serbest piyasa ekonomisinin nimetlerinden sonuna kadar yararlandı :) 
      Gorustugumuz tum bakıcı adayları benim maaşımın yarısına goz dikmiş durumda. Hani durum boyle olunca insan dusunuyor, cocuğumu gozunu para burumus bu  sevgisiz insanların eline bırakıyorum. Yaptıkları tek şey ise goz boyamak adına soyle bir evi derleyip toplamak ve ben gelene kadar  kızımı  Pepe, Caliou, Keloğlan vb. Çizgi filmlerin karşısına oturtmak. Tum calışan kadınlar ağız birliği etmişçesine, çocuğun geleceği, okulu, kıyafeti, ayakkabısı, masterı için çalışıyoruz desek de, hep gelecek için plan kurup şimdiki zamanı es geçiyoruz. Çocuğumun soyledıği tum kelimeler neler bilmiyorum mesela? Yada kendince bir şey söylediğinde anlamıyorum bazen; tum bunlar uzuyor beni. Kendimi yetersiz bir anne olarak gormeme neden oluyor, sonra içimdeki vicdan azabı giderek buyuyor. Daha da eskiye donuyorum, keske hemen işe dönmeseydim daha çok emzirirmiydim? Çalışmasam beni daha çok severmiydi? Daha mı sakin bir çocuk olurdu? Acaba calismasam sadece onunla ilgilensen, simdi daha cok sozcuk mu biliyor olurdu? Renkleri ogrenirmiydi? Kitaplari sevmesini saglarmiydim? Tum bu sorular ben sabah ise giderken kafami kurcalamaya baslayip, küçük kurtçuklar gibi beni kemirip duruyor. Belki bu sorular sadece benim değil, diğer çalışan annelerinde beyninde dönup duruyordur. Yada çalışan bir anne olsanda evde oturup çocuğuyla zaman geçiren bir anne olsanda yine bir vicdan azabın vardır. Belki de vicdan azabı  annelerin gobek adıdır ve yapamadıkları herşey için, olamadıkları her şey için bu rahatsız edici duyguyu yüreklerinde taşıyorlardır.