Followers

Tuesday, April 21, 2015

Bir Endişe Serüveni Okul Seçimi

Geçtiğimiz hafta marka annenin organize ettiği, eğitim danışmanı Ali Koç'un konuşmacı olarak katıldığı seminere gittim. Öncelikle Derya Hanım'a böyle bir organizasyona ev sahipliği yaptığı için teşekkür ederim. Benim eğitim hakkındaki bazı düşüncelerimi değiştiren bir seminer oldu. En önemlisi gerçekten endişeli bir anne olduğumu anlamama ön ayak oldu. Evet o gün ordaki anneler olarak endişeliydik ve Ali Bey'in de dediği gibi aslında unuttuğumuz bir kavram vardı. Ne miydi o?
Çocukluk. Evet kendi anneliğimiz ve çocuğumuz için duyduğumuz endişelerle o kadar haşır neşiriz ki çocuğumuzun gerçekten "çocukluğunu" unutuyoruz. Hep bir telaş, çocuğumuzu bir sonraki adıma doğru hazırlamanın telaşı içimizdeki. Sanki çocuk, çocuk değilde üniversiteden mezun olmuş, yarın iş görüşmesine gidecek.  Bilmem ne okulun tanıtım gününe gittim çocuğumu rakiplerinden burun farkıyla öne geçirecek branş dersleri varmış dedikodusu yayıldı mı, insan bir şüpheye düşmüyor değil hani. Eee bizim okulda niye yok? Benim çocuğum geri mi kalacak? Falanca okul 3,5 yaşında 3 yabancı dil öğretiyormuş falan filan. Gerçekten yuvaya giden el kadar çocuk için astronomik eğitim ücretleri talep eden bu kurumlar birbirinden bu kadar farklı mı? Yada devlet okullariyla özel okulların farkı ne? Bu fark için böylesine astronomik ücretler ödemeye değer mi? Sorular, sorular, endişeler ve kaygılar.
Evet benim için devlet okuluna çocuğu göndermek radikal bir karar. Neden derseniz, bunun biraz şans işi olduğuna inanıyorum. Kendim de devlet okulunda okumama rağmen, kafamda devlet okulu için oluşmuş bazı kalıplar var, mesela öğrencisinin babasının mesleğine, cüzdanının şişkinliğine göre muamele eden öğretmenler, öğrenciyi hırpalayan eli sopalı eğitimciler, emekliliğime şurda ne kaldı diyip son virajı dönenler ve en önemlisi günümüzdeki muhafazakarlık konusu. Çocuğumun müfredatdaki değerler eğitimi başlığı altında beyninin yıkanmasını istemiyorum. Okula seccadeyle gelin diye çağrı yapan öğretmenin çocuğumun öğretmeni olmasını istemem. Ben veli olarak böyle bir yerde yabancı hissederim, çocuğumda evdeki değerler ve okulda öğretilenler paralellik göstermediği için okula yabancılaşır. Benim kafamda çizdiğim ve inandığım senaryo bu.
Ben böyle düşünüyorum diye devlet okulları tü kaka değil elbet. Belki İstanbul'un kurtarılmış semtlerindeki okulları incelerseniz, iyi bir öğretmen ve iyi bir okul bulabilirsiniz. Ama hükümetin koltuğunun altında olan bir yere ne kadar güvenilebilir ? Herhangi bir bakanın gelip sizin çocuğunuzun öğretmenine senin niye gözünün üstünde kaşın var diyerek hakaret etmeye başlamayacağını ve o öğretmenin onuru kırıldığı için zayıf düşen kalbinin durmayacağını garanti edebilir misiniz?
Yoksa aslında bende çocuğumun farklı sosyo ekonomik koşullardan, farklı kültürlerden gelen ailelerin çocuklarıyla sınıf arkadaşı olmasını, kendini ezdirmeden ve başkasının korumasına muhtaç olmadan kendini koruyabilmesini ve  daha gerçek bir atmosferde nefes almasını isterim. Derdim kesinlikle özel okulların sunduğu ve hatta ayrıca parayla sattığı binicilik, yoga, drama, ritm atölyesi ve hepsini sayamayacağım çeşitlilikte olan ıvır kıvır branş ders değil. Hatta yabancı dil bile değil. Dediğim gibi benim devlet okulunu tercih etmememin nedeni eğitim sistemine güvensizliğim ve devlet okullarının hükümetin direkt müdahale alanında olması. Belki bu yakındığım şeyler özel okullara da benim sandığım kadar uzak değildir. Orasını zaman gösterecek.
Gelelim özel okullara acaba onlar gerçekten mükemmeli mi vaad ediyorlar? Öncelikle geçen yıl ücretinin 45.500 tl olan yuvalar olduğunu duyunca, dudağım ucukladı. Özel okul fiyatları neye göre belirleniyor? Neye göre artış yapılıyor çok merak ediyorum. Özel okulların hemen hemen tümü mükemmele yakın sunumlarla karşılıyor bizleri. Sorular kem küm edilmeden cevap buluyor, okul hakkındaki tüm detaylar görsel bir şölen eşliğinde velilere sunuluyor. Diyelim ki okula karar verdiniz, bakalım okul sizin yavrucağınızı beğenecek mi?  Tanıma çalışmasından geçebilecek mi? Hadi onu geçti diyelim kurada çıkacak mısınız? Tüm bunlar olumlu sonuçlansa bile çocuğunuz okula başladığında size vaad edilenler gerçekleşecek mi? Özel okullarda bir de şöyle bir sorun var sınıfın herhangi bir mahremiyeti yok. Veliler sınıf içinde yaşananlara çok müdahil oluyorlar, veliler arası iletişim için kurulan whatsup grubları, mail grubları derken, veliler sınıfta olanların en ince detayına kadar hakimiyet sağlayabiliyorlar. Okulun öğretmenine karşı tutumu da özel okullarda önemli.
Okulların öğretmenlerinin arkasında olmadığı sistemlerde, veli öğretmeni ezebiliyor. Bu da
öğretmenin kendini kollamak için sürekli veliyle arasını iyi tutma çabasına ve hatta veliyi üzmemek adına çocukta ters giden aksaysan yönleri veliye açıklamamasına neden olabiliyor.
Özel okul seçiminde bu nedenle herkese aynı mesafede durabilen bir okul seçmek mantıklı bir tercih olur. Okul seçimi yaparken benim aradığım şey, bahçesinin büyük olması, doğal çim olması, yağmur haricinde her gün bahçeye çıkabilmeleri, çocuğun ilgi alanı ve yeteneğine ilişkin gözlem yapılması. Çocuğun odaklandığı bir şeyin bıraktırılıp başka bir konuya çok sıklıkla geçilmemesi.
Seminerde Ali Bey'in şöyle dedi "bazı veliler sınıfın odağında kendi çocuğu olsun istiyor, baktı gönderdiği o okulda çocuk odak noktası olmadı, kendi çocuğunun merkezde olacağı başka bir okul aramaya başlıyor. Çocuk okula başladıktan 3 ay sonra velinin okul ile ilgili düşüncesi değişmeye başlıyor çünkü velinin kendi çocuğu sınıfın odak noktası olmadı"
Dönem proje çocuklar dönemi, artık çocukların doğduğu güne kadar aileler karar veriyor. Doğduğu günden itibaren hangi okullarda eğitim göreceği belli oluyor çocukların, 5 ualona geldiğinde çocuğunun 5 dil bilmesini planlayan veliler var. Evet parklarda çocukları salıncakta 2 dakika sallayıp sonra, salıncağı her itişinde one, two, three diye sayan anneler var. Ee doğru orda da boş boş sallanmasın çocuk en azından ingilizce saymayı öğrensin. Uyurken baby motzart, baby einstein cd leri dinletenler uykuda bile rahat bırakmayanlar var. Bırakalım çocuğumız einstein olmasın sadece çocuk olsun en saf, en yalın haliyle.



Thursday, April 9, 2015

Miniones Çocuk Atölyesi Açıldı!!! Benim atölyem

Uzun zamandir aklimda olan ama bir türlü hayata geçiremediğim bir projem vardı. Hep aklımın bir köşesinde, gelişti, büyüdü ve sonunda gerçek oldu. Sonunda "Miniones" çocuk atölyesi kuruldu. Atölyede çocuklarla yapmak istediğim her şey var. Duyusal oyunlar, günlük yaşam becerilerini geliştirmek için malzemeler, kaba motor becerilerini geliştirecek bir parkur, kuklalar, hikaye köşesi, orası benim için rengarenk bir dünya, sınırsız bir alan, mutluluk, huzur...
Bu arada bende boş durmadım hem kendimi geliştirmek hemde çocuklara daha çok şey katmak için yaratıcı drama eğitmeni olmak için ders aldım. Bundan sonrada hep gelişmeye açık olmak, hem de yenilikler katmak adına etkin öğrenme yöntemlerinin yer aldığı her projenin içinde olacağım.
Çocukların oyunlarına dahil olacağım, çünkü biliyorum ki oyun oynamak önemlidir. Oyun oynarken herkes sadece o anda yaşar, geçmişi düşünmez, geleceğe dair endişeler taşımaz. Oyun oynarken Sivri yanlarımız törpülenir, çünkü, güven duymak ve uyum içinde olmak gereklidir. Oyun oynamak isteyen, okul öncesi çocuklar için eğitimine dair yenilikçi fikirleri olan, çocukları için bir şeyler yapmak isteyen herkesi ve tüm çocukları beklerim.

Atölyeme www.miniones.com üzerinden ulaşabilirsiniz.
0532 289 59 46 numaralı telefondan etkinliklerimiz için kayıt yaptırabilirsiniz. 




Wednesday, April 8, 2015

Uyku sorununa Mucize Çözümler

Bu uzun bir yazı olacak. Bize çok fayda sağladığı için uzun uzadıya yazmak istedim. Kızım bebeklikten beri uyku problemi olan bir çocuktu. Daha doğrusu bu problemi bizim yarattığımızı geç de olsa öğrendim. Kızım doğduktan sonra sadece iki hafta bizim odamızda kaldı. Etraftan da odaların ayrılması gerektiği konusunda çok şey duyduğum için Ada iki haftalıkken odasını ayırdık. Her bebek gibi üç saatte bir kalkıp sütünü verdik besledik. Uyku düzeni 3 saatte bir uyanmaya programlanmıştı, hatta saatimizi her üç saatte bir çalmaya ayarlasak bile ada tam 1 dakika önce uyanıyordu. Bebekken bu düzen normaldi ama Ada büyüdüğü zaman da bu düzeni aynen devam ettirdi hatta bizi daha da uykusuz bırakarak bir gecede 8-9 kere kalkmaya başladı. Bir de 5,5 aylıkken teşhis edilen süt alerjisi bu tabloya eklenince yatağımız üç kişik oldu. Sonuca gelirsek 3 yaşında süt alerjisi devam eden , gece 8-9 kere uyanan, ve bizimle uyuyan bir çocuk oldu Ada.

Uykusuzluktan bana kalan depresif ve değişken ruh halim, gün geçtikçe zayıflayan bünyem ve bunun sonucunda her hafta başında yeni bir hastalık kapmam sonrasında bu uykusuzluk problemi ile yaşayamayacağımızı anladık. Sonunda soluğu bir psikolog da aldık. Evet teşhisimiz doğruydu Ada'nın ciddi bir uyku problemi vardı. Önce uyku rutinimizi anlatmamı istedi. Ona anlattığım uyku rutini şu şekildeydi; ada istediği 3 kitabı seçiyor. Bu kitapları okumaya başlıyorduk, kitaplar bitince bebek arabasında uyumak istediğini söylüyordu, burda yarım saat ileri geri sallandıktan sonra "yok ben yatağımda yatmak istiyorum" diyor, yatakta geçirdiği 15 dakikadan sonra" sizin yanınızda yatacağım"  diye tutturuyordu. Yanımızda yatarken bizi sürekli tekmeliyor, sürekli uyanıyor ve asla uyumamıza izin vermiyordu. Ada uyuyunca yatağımızdan, onu kendi yatağına taşıyorduk. Ama gece uyanınca çığlık çığlığa ağlıyordu.
Ben bunları anlatıkça danıştığımız psikolog bize detaylı bir açıklama yaptı ve ne yapmamız gerektiğini anlattı. Öncelikle bir yatma rutini geliştirmek  gerekiyormuş ve bu rutinin hep aynı saatte başlaması gerekliymiş. Mesela yemek yenecek,  diş fırçalanacak, tuvalete girilecek, Sonra kitap seçilecek 2 yada 3 tane diye belli bir sayı belirlemek şart.  Sonra kendi  yatağına yatacak, seçilen kitaplar okunacak yada eline çok sevdiği bir oyuncağı verebilirsiniz dedi. Uykuya geçiş nesnesi olarak bişi anımsaması gerekiyormuş, uykudan önce son yapılan şey hep aynı olmalıymış.Yani kitap okuyorsan kitap, oyuncaksa oyuncak yani kısacası bu ritüelden sonra uykunun geleceğini anlamalıymış çocuk. Bir de bebek arabasına veda etmemiz gerektiğini söyledi. Önce ada'nın büyüdüğünü artık bebek arabasına ihtiyacı olmadığını arabayı küçük bir bebeğe vereceğinizi söyleyin dedi. Çocuğun gece farklı yerlerde uyutulması , uyuduğu yerden farklı bir yere taşınması çok yanlışmış. Çocuk nerede uyuduysa orada uyanmalıymış. Bizim  atalarımızdan gelen ilkel genlerimiz varmış eski insanlar yabani bir hayvan geliyor  mu? Güvende miyiz?  diye uyanıp sürekli etrafı kontrol ederlermiş o yüzden bizde gece sürekli uyanıyormuşuz aslında ama elimizi yastığın altına koyup, ya da sağa sola dönerek uykuya devam ediyormuşuz. Çocuklar bu uyanmaları sık sık yaşıyorlarmış ama eğer gözünü açtığında uyuduğu yerden farklı bir yerde olursa, şok yaşıyorlar o yüzden sürekli uyanma ihtiyacı duyuyorlarmış.
Bir de çocuk gözünü kapadığı andan itibaren 3 saat çok derin uyur uyanma ihtiyacı sonra başlar dedi danıştığımız psikolog.
Gelelim zor kısmına, evet güzel, gittik, konuştuk, eve geldik. Yatma vakti geldi, önceden konuştuğumuz gibi bebek arabasına elveda dedik, ihtiyacı olan bir bebeğe vereceğimizi söyledik. Arabayı evin deposuna kaldırdık. Buna diretmedi, sandığımdan kolay kabul etti hatta. Ama yatağına yatırdığımızda başladı ağlamaya, burda uyumayacağım, yanınızda yatacağım diye uzun bir süre ağladı. Hatta o kadar ağladı ki babamız sonunda nerde yatmak istersin kızım diye? Sordu. Tabii o sırada Ada'nın 1,5 saat süren ağlamasına katlanan ben son dakika da gelen bu yelkenleri suya indirme sorusunu hiç sevmedim, o an gözümden alevler bile çıkmış olabilir. Bu arada danıştığımız psikolog sert yöntemlerden yana olmadığını sürekli çocuğumuzın yanında olmamız gerektiğini, o çağırdığında beklemeden yanına gitmemiz gerektiğini tavsiye etti. İlk gecemiz zorlu geçti biz yatırdık, o kalktı ağladı, kucağımıza aldık, sarıldık, sakinleştirdik, tekrar yatırdık, tekrar kalktı. Herhalde iki buçuk üç saat uğraştık, gece de çok sık kalktı. Ertesi gün biraz daha kısa sürdü bu süreç, gece daha az kalktı. Üçüncü gün ilk günden daha çok ağladı, daha çok kalktı her defasında yanına koştuk, yanında olduğumuzu, ne zaman bizi çağırsa duyduğumuzu, yanına geleceğimizi söyledik. Dördüncü gün oldukça iyiydi ve belinci günde hiç uyanmadan sabaha kadar uyudu. Şimdi uyku düzenimiz oluştu. Akşam 08:30 da yatıyor sabah 06:30 da kalkıyor. Evet çok erken ama gece deliksiz uyuması harika bir şey. Umarım bu yazı biraz yardımcı olur.

Sevgiler

Tuesday, April 7, 2015

Yaşama Dair Notlar

Herkesin hayatta yapmak istediği şey farklıdır. Ama bazen yapmak istediğimiz şeyi yapamadan farklı bir yola sapmak zorunda kalırız. Seçimimiz bizi ileri götürürken istediğimiz, bizi mutlu edecek şey çok arkada kalır ve zamanla onu unuturuz belki. Hayatımızdaki  değişiklikler bize yol gösterir  yada acı bir tecrübe doğru şeyi yapmak için rehberlik eder bize.  Bunu aslında hep şuna benzetirim; sonunda yıllık izninizi almışsınızdır, o cuma günü sizi sıkan iş kıyafetini çıkarırsınız üstünüzden. Kafanızda işle ilgili bir düşünce kalmaz, omuzlarınız hafiflemiştir. Sadece aklınızda o an vardır, sadece tatil için bavulunuzu hazırlamak, yada arabanızın son kontrollerini yapmak. Yola çıkarsınız tatili geçirmek için en sevdikleriniz yanınızdadır. İstediğiniz yere gidiyorsunuzdur, bir hafta boyunca güneş istediğiniz kadar yakar teninizi, istediğiniz kadar denize girersiniz, istediğiniz insanlar yanınızdadır, istediğiniz yere gider, istediğiniz saatte yemek yersiniz. 1 hafta biter ve o özgürlük geride kalır, artık istediğiniz kadar güneş göremeyecek, istediginiz yere istediginiz zaman gidemeyecek, sayısı sadece istediginiz insanlardan daha çok olan disinizi bilediginiz insanlar arasina doneceksiniz. İşin aslında garip yanı bence şudur, özgürlüğümüzü kendi elimizle terketmemiz. 1 hafta sonunda geri dönmek için kendi isteğimizle karar vermemiz. Peki neden dönüyoruz? Hayatımız sadece yılda 1-2 hafta yaşayabildiğimiz özgürlükten ibaret mi? Evet yakalanmış hayat standardları , kredi kartınız, çocuğun yilda 40.000 tl ödediğiniz okulu, giyim masrafınız. Peki bunları zaten yaratan bizler değilmiyiz? Çocuğumuz yılda 40.000 ödediğimiz oluldan mezun olduğunda ne yapacak? O da bizim gibi yılda bir hafta özgür hissetmek için deliler gibi çalışmayacak mı? Bu çarkı biz çevirip sonra çocuklarımıza mı devredeceğiz? Bence evet aynen böyle yapıyoruz.
Geçenlerde gittiğimiz bir okulun tanıtım gününde lise de bilmem ne ödülü almış lise öğrencisine ödül olarak 1 ay boyunca, beni 2,5 köle gibi çalıştırıp işleri bittiğinde bir günde postalayan şirkette staj imkanı sunulduğunu görünce bunu düşündüm açıkçası. Bugün mandıra filozofu günümdeyim herhalde. Hayatımızın herhangi bir anında "boyhood" filmindeki anne gibi düşünmemek için herkesin sevdiği şeyleri yapması dileğiyle..

not: Boyhood' u tavsiye ederim. Ebeveynlik ve hayat üzerine güzel bir film.

Çocuklar için Muhallebi Tarifi

Sonunda bu aşamaya geldik. Ada inek sütü değil ama keçi sütü tüketebiliyor. Yani en azından keçi sütünü deneme aşamasındayız. O yüzden keçi sütü ile yapılan bu muhallebi Tarifini paylaşmak istedim. İnek sütüne alerjisi olmayanlar keçi sütü yerine aynı tarifi inek sütüyle deneyebilirler.

Malzemeler

1 lt. keçi sütü
2 çay bardağı un*
1 çay bardağı şeker*

*Çay bardağı olarak Ajda çay bardaklarını kullandım. Ölçü olarak o şekilde düşünebilirsiniz.

Yapılışı:

1 lt keçi sütünü geniş bir tencere boşaltın.
Ardından şeker ve unu ekleyip, ocağı yakmadan iyice karıştırın (Eğer karıştırmadan kaynatmaya başlarsanız topaklanıyor.)
İyice karıştırdıktan sonra orta ateşte kaynamaya başlayana kadar karıştırın.
1-2 dakika kaynadıktan sonra ocaktan alın.
Kaselerinize döküp, soğuduktan sonra servis edebilirsiniz.

Üzerlerinin fırında kızarmasını istiyorsanız 200 dereceye ayarladığınız fırında 40 dakika pişirin.
Zira alerji denemesi yaparken, doktorların tercihi denenecek gıdanın olabildiğince pişmesi.

Afiyet Olsun!!

Wednesday, April 1, 2015

Okul Seçimi: Hangi Okul Volume II

 Aslında  dün okul seçimi hakkında ne düşündüğüm ile ilgili bir yazı yazdım. Sabah kızımı okula bırakırken, kızımın sınıfının önünde önümüzdeki yıl için kayıt yaptırmak isteyen veli adayları gördüm. Okuldan bir yetkili okul hakkında gelen velilere bilgi veriyordu. Önce geçen yıl bizimde onlarla aynı konumda olduğumuzu düşündüm sonra okulun işleyişi, benim okulda umduğumu bulamayışım geldi aklıma. Anlatılanlara kulak misafiri oldum, gerçek işleyişle anlatılanlar arasında farklar olduğunu biliyorum. Ya bu okulda yaşadığımız şey başka okullarda başımıza gelirse ne olur?

Bu yıl da gittiğimiz okul tanıtımlarında gördük ki her okul mükemmele yakın bir sunumla karşıladı velileri. Her okul kendinin öne çıkan yönlerini anlattı,yabancı dil eğitimine ne kadar önem verildiği, sosyal faaliyetleri, kulüp çalışmaları, veli iletişimleri vesaire vesaire. Peki gerçekte bu ne kadar hayata geçiyor? Çünkü internette bu konuları araştırmak için saatler geçirmem neticesinde bazı okulların kulüplerine başvuran öğrencileri "çok kayıt alındı satranç kulübümüz doldu. Kontenjanımız açılınca haber vericez gibi oyaladıklarını", bazi okulların ise velinin maddi gücüne göre öğreciye ayrıcalık tanıdığını iddia eden yorumlar okudum. Biliyorum şu an benim memnun olmadığım okuldan çoğu veli memnun yada ilerde memnun olacağım okuldan başkaları olmayacak. Çünkü bütün bunlar kişilerin neyi önemsedikleriyle ilgili. Eğer sizin içine dahil olduğunuz, yönlendirebileceğiniz bir yapı istiyorsanız çok köklü bir okul sizi mutlu etmez zira böyle okulların kuralları kaideleri bellidir sizin önerilerinizin herkese uygulanabilir olması gerekir. Ama daha butik yapıdaki okullarda veli yönlendirici olabilir, önerileri daha çok dikkate alınabilir. Neyi istediğiniz önemlidir. Bu konuda tek tecrübe ettiğim eğer okulun tanıtım toplantısında sizi bir şey rahatsız ettiyse ve rahatsızlık duyduğumuz konuya aklınıza yatan bir açıklama getirilmemişse bu sizi çocuğunuzu o okula gönderdiğiniz zaman daha çok rahatsız edecektir. Ben anne olarak böyle bir şey yaşadım ve yıl boyunca aynı konudan rahatsız oldum. Siz mutlu olursanız çocuğunuz da okulda mutlu olur. Ama tedirgin olup rahatsızlık duyarsanız bu duyguda sakız gibi yapışır çocuğa. O yüzden seçeceğiniz okulun içinize sinmesi çok önemli. Okul seçimi yaparken yapılacaklar listesi şöyle olabilir.

Seçmek istediğiniz okulların tanıtım toplantılarına gidin
Seçmek istediğiniz okulun velilerine ulaşmaya çalışın, okul çıkışına gidip belki ayaküstü kafanıza takılanları sorabilirsiniz.
İnternettekı forumlardaki yorumları okuyun, özellikle nurturia gibi platformlarda okulla ilgili başlıklar bulabilirsiniz.
Eğer yakınınızda seçmek istediğiniz okula giden biri varsa mutlaka okul hakkında değerlendirmesini isteyin.
Çocuğunuzu iyi gözlemleyin ilgi alanlarını bulmaya çalışın, ve okulda çocuğunuzun ilgi alanlarına yönelik ne faaliyetler yapılıyor sorun.
Okul seçimi ile ilgili twitter da #okulseçimi hashtag i altında yazılanlara göz atabilirsiniz
Eğer görüştüğünüz bir çocuk pedagogu varsa çok fazla danışanı olduğu için okullar hakkındaki duyumlarından yararlababilirsiniz.
Tanıtım toplantısında okul müdürüne sonraki yıl okula devam etme oranının ne olduğunu sorabilirsiniz. Belki memnuniyet hakkında size fikir verebilir.

Kafanızda soru işeretleri bırakmayan ve girdiğinizde çok mutlu ve rahat hissettiğiniz okul doğru okuldur. O okulu bulmanız dileğiyle.