Followers

Sunday, July 19, 2015

Yanlış Tedaviler ve Adalet Kısaca Malpraktis

 Amerikan Filmlerinde izlediğimiz, sanıkların can kulağıyla dinlendiği. Hakimlerin, savcıların adaleti sağlamak için yarıştığı mahkemelerden çok uzağız. Vatandaş olarak şikayetimizin cevaplanması, adaletin işlemesi yıllar sürebiliyor bizde filmlerde izlediğimiz adalete televizyon ekranlarından aşina olmakla yetiniyoruz.
     Geçen yıl bu zamanlar benim için çok kötü geçmişti. Ölümden dönmenin ne demek olduğunu en gerçek haliyle yaşadım çünkü. Uzun uzadıya yazmak istiyorum. Bu herkesin başına gelebilecek kadar basit ama geri dönülmez sona götüren süreci belki birileri daha çok dikkat eder diye paylaşmak istiyorum. Her şey 2014 Mayısında basit bir "idrar yolu enfeksiyonu" geçirmemle başladı. Bunu hiç bir doktor önemsemedi. İdrar tahlili yapıldı ve bir kutu antibiyotik kullanmam önerildikten sonra tıpış tıpış eve yolladılar. Ondan sonraki 3-4 hafta hiç şikayetim olmadı. Benim de konuyla ilgili kafam oldukça rahattı. Haziran ayının ortalarına doğru böbreklerim sızlamaya başladı, yine idrar yaparken yanma hissediyordum, işe sürünerek gidiyordum çünkü çok halsizdim, her gün ateşim 37,5 civarındaydı. Bu işin dahiliye doktoruna giderek çözülemeyeceğini düşündüm ve nefroloji bölümünden bir doktora gitmeye karar verdim. O zaman ne hikmetse bana tavsiye edilen doktorlar ya seyahatte yada yurt dışında kongredeydiler. İnternetten araya taraya başka bir isme ulaştım. Muayene etmeye başlamadan önce klasik soruları sordu. Sonra  şikayetlerimi dinledi. Böbreklerimde ağrı olduğunu söyledim hatta sol böbreğimde taş olduğunu belirttim o da elini paralel bir şekilde böbreklerime vurarak muayene etti ciddi bir şey yok dedi. Daha önce yaptırdığım tahlile baktı enfeksiyon hastalıkları uzmanını aradı, hatta enfeksiyon hastalıkları uzmanı, doktoruma okuduğu  değerin çok yüksek olduğunu acilden gelip gelmediğimi sordu benim doktorum servisten geldiğimi söyledi. Son yaptırdığım tahlilde,  vücudumdaki enfeksiyona neden olan mikrobun hastane ortamında serum şeklinde verilebilecek antibiyotikler dışında diğer bütün antibiyotiklere direnci olduğu görünüyordu. Bunun üzerine doktorum bana şöyle dedi " bütün antibiyotiklere direnciniz var eğer bu hastane ortamında verilen antibiyotiği de kullanırsak ölüm kalım meselesi gibi ani bir durumda elimizde kullanacağımız bir silahımız kalmaz. Eninde sonunda geçirdiğiniz bir idrar yolu enfeksiyonu, biraz dikkat ederek atlatırsınız dedi". O sırada mikrobun dirençli olduğu antibiyotikler listesinde olan ilacımı devam ettirmemi söyledi ve antibiyotik kullanırken idrar tahlilini tekrarlamamı istedi. Dediği gibi yaptım, ilacı kullanırken tahlil yaptırdım ve sonucumda hiç birşey çıkmadı. Ayrıca aynı gün yaptırdığım böbrek ve alt batın ultrasonu raporunda  sistit'in devam ettiği yazılıydı. muayene  ederken boynumun üst kısmındaki çıkıklığa takıldı ve kortizol hormonu düşükse böyle bir yastık oluşur dedi. 1 hafta için rapor yazmasını çünkü çok halsiz hissettiğimi söyledim gayet sağlıklı olduğumı söylerek rapora gerek olmadığını söyledi. Kan testinde dediği gibi kortizol hormonu düşük çıkınca beni hastanenin endokrinologuna yönlendirdi ve nefroloji ile ilgili bir durumumun olmadığı söyledi. Endokrinologdan randevu aldım ama maalesef gidemedim çünkü randevumdan önce iş yerinde fenalaştım sürekli midem bulanıyordu. Ofisteki sandalyem ve tuvalet arasında mekik dokumaya başladım. Beni iş yerinden alması için eşimi aradım, böbreklerimde dayanılmaz bir sancı hissediyordum midem korkunç şekilde bulanıyordu ve sürekli titriyordum. Hemen hastaneye gittik, poliklinikler kapanmıştı acilde sadece ağrı kesici vererek rahatlatmaya çalıştılar idrarımı yapamıyordum. Ultrason raporumda böbrek taşımım yerinden oynadığı görülüyordu. 38,7 ateşle eve yolladılar. Eve geldiğimde ağrılarım iyice artmıştı, eklemlerime sanki birer fil oturmuş mengeneyle sıkıyorlardı. Ayağa bile kalkamıyordum tekrar aynı hastanenin aciline gittik, doktor sabaha kadar hastanede kalmamızı ve ertesi gün çok acil nefroloğa görünmemizi istedi. Hemen başka bir doktor bulduk, avrupa yakasından anadolu yakasına arabayla geçmek ağrılarım yüzünden antartikayı geçiyormuşum gibi uzun sürdü. Bulduğumuz doktora poliklinikten randevu almamıza rağmen acilden girdik çünkü ayakta duracak halim yoktu, ağrıdan gözümü açamıyordum. Doktorum gelip bir önceki gün yapılan kan testini tekrarladı ve o günün değeri 12 kat artmış görünüyordu. Herkesin gözleri büyümüştü hiç vakit kaybetmeden yatış yapmamız gerektiğini söyledi. Hastane günleri böylece başlamış oldu. Diğer doktorun önermediği  hastane ortamında serum olarak verilen antibiyotik verilmeye başlandı. Ama yine de hiç iyi hissetmiyordum. Nefes alırken zorluk çekmeye başladısp;parmağıma taktıkları saturasyon ölçen alet sürekli ötüyor ve 10 dakikada bir tüm kat hemşireleri ve acil doktoru odama doluşuyordu. Nefes almak işkence gibiydi, eşim müzik dinletip, şiir okuyup rahatlatmaya çalışıyordu. Gece çok kötü geçmişti. Sabah annemi görmek istedim çünkü durum iyiye gitmiyordu ölüyordum. Akşam apar topar tomografi çekmek için götürdüklerinde odaya 3 hemşireyle girdim. Çekimi yapacak olan kişi durumum kritik diye kimsenin dışarı çıkmasına izin vermiyordu. O kadar zor nefes alıyordum ki oksijen tüpüyle tomografiye girdim. Tomografi sonucunda ciğerlerimde de sıvının olduğu anlaşıldı ve sonuç hem nefrit hem de pnömoni. Ve artık teşhis "sepsis". Sepsis teşhisiyle birikte durumu tatlı dille anlatabilecek bir hemşire gönderdiler bana "artık sizin için katta yapabileceğimiz bir şey yok çok zor günler geçiriyorsunuz. Doktorunuz yoğun bakıma gitmeniz konusunda karar verdi" dedi. Ben de "ölücek miyim" diye soruverdim kadına. Neyse beni o moralle yoğun bakım servisine götürdüler. Nefroloğum ve yoğun bakım servisinin doktorunun arası iyice gergindi. Ben yatarken son gördüğüm manzara şu oldu. benim nefrolog benimle ilgili bilgi verirken yoğun bakımın doktoru "şimdi benim hastam, benim monitörlerim bana bir şey anlatma, hep bunlar ben bilirim demekten oluyor zaten dedi. Bu olay buraya gelmezdi gibi cümleler duydum" bir hemşire rakı görünümünde bir şey enjekte etti bu narkoz mu dedim evet dediler. Sonra kolumda tekrar tekrar bir acı sonra boynumda inanılmaz bir acı duydum. Tek düşündüğüm narkozu verdikleri ama benim tüm müdahaleleri hissediyor olduğumdu hiç bir yerimi oynatamıyordum ama boynuma taktıkları katateri bile hissediyordum aklıma aneztezi filmi geldi ama sonra uzun upuzun bir uykuya dalmışım. Sadece arada kolumu sürekli kaldırdığımı, yanıma kimsenin gelmediğini birilerinin eline parmağımla bir şeyler çizmeye çalıştığımı hatırlıyorum bir de sürekli kızımı Ada'yı sorduğumu. 5 gün sonra uyandım, günler saatler geçmişti hiç o kadar susadığımı hatırlamıyorum. Elimle bir sürü şey takılı ağzımda kocaman bir boru, burnumda ucu nereye gittiğini anlamadığım bir hortum.  Yanımda sürekli öten bir monitörle uyandım. Önce hangi günde olduğumuzu sordum, sonra ailemi görüp göremeyeceğimi ağzımdaki şeylerle konuşmak sesimi duyurmak zordu. Gerçekten uyandığıma sevinmişti herkes. Ben de. Hemşire derin bir nefes al ve bir yerlere tutun çünkü ağzındaki boruyu çıkartıcam  dedi. Nedense iğnenin deriden çıkması gibi bir şey bekliyordum ama insanın gözünü karartacak kadar acı veriyor. Dişimi bir kere daha sıktım bu sefer de beni yoğun bakım süresince burundan besledikleri hortumu çektiler bunun acısını da hiç hatırlamak istemem. Sonra burnumda 1 hafta boyunca sürekli bu borunun varlığını hissettim. Doktorumun kata çıkışımı onaylaması ve ailrmin beni görmesine izin vermesi için epey bekledim. Gariptir ki yaşadığım için büyük bir mutluluk ama bu kadar acı çektiğim için ve ölümün kıyısına yanlış teşhisler yüzünden geldiğim için de büyük bir kızgınlık hissettim. Ben yoğun bakıma yatırıldığım gece aileme herşeye hazırlıklı olmaları söylenmiş doktorlar durumdan çok umutlu değillermiş hatta hastanrdeki bir çok doktor durumumu öğrenmek ve olayın nasıl bu raddeye geldiğini görmek için yoğun bakım doktorumla konuşmuş. Bende ilk iş olarak beni böbreğinizde bir sorununuz yok diye kışkışlayan, hatta nefroloji ile ilgim olmadığını düşünerek endokrinoloğa yönlendiren. Antibiyotik kullandığım sırada tahlil yaptıran, hastane ortamında kullanılan antibiyotiği vermeyerek hayatımı riske atan ve kariyerinde profesörlük mertebesine erişmiş bu doktor ve çalıştığı hastane hakkında suç duyurusunda bulundum. Sonuç ne mi? Şunu söylemek isterim ki 2014 temmuz ayında yaptığım suç duyurusuna yönelik soruşturma 2015 temmuz ayında sonuçlandı. Yani tam bir yıl sonra. Bana gelen zarfta şöyle yazıyordu "prof dr. Xxxxxx yaptırdığı tahlilde bakteri ve lökosit görülmediğinden şüpheli doktorun yanlış teşhis ve tedavi uyguladığına dair dava açmaya yeterli delil elde edilmediği anlaşılmakta ve şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir." Ben en azından sesimi çıkardım.  çıkardım da ne oldu sanki ama olsun hadi yine ben direkten döndüm yaşıyorum ya yanlış tedaviler sonucu hayatını kaybedenler, elini, kolunu kaybedenler, sakat kalanlar, nodül ameliyatı sonrası ses teli kesilenler ama şarkıcı olmadığı için haklı bulunmayanlar. İşte bunlar bizim tıbbın adaleti. Sizce tıp ta adalet var mı?