Followers

Friday, January 25, 2013

Şehir Çocukları


İstanbul kimileri için hayallerinin şehri, kimilerinin terketmek istediği bir esaret, ayaklarına dolanan paslı bir pranga. Bizim için hangi durumda, uzun zamandır bunu sorguluyorum diyebilirim. Ada doğduktan sonra kendimi, hayatı, yaşadığımız şehri daha çok sorgular oldum. Çalışan bir anneyim. Gerçekten zor, zorlanıyorum, yoruluyorum, bazen pes ediyorum, sürünüyorum bazen ama yine de aynı saatte kalkıyorum yatağımdan. Ada'nın gece beş altı kere kalktığı oluyor, uykusuzluğu iliklerimde hissediyorum bazen, dedim ya sürünerek kalktığım sabahlar çok bu aralar. Tüm çalışan anneler gibi çocuğuma daha iyi şartlar sağlamak, ona iyi bir gelecek verebilmek uğruna çalışıyorum. Bilmiyorum belki de tüm bunları yaparken bazı şeyleri de es geçiyorum. Çocuğumla geçireceğim bolca vakti, ona gösterebileceğim sevgiyi günde iki saate sıkıştırıyorum. Bütün gün onu tanımadığı, dilimizi bile iyi konuşamayan, huyunu suyunu bilmediğimiz, sadece işini yapan çok çok da sevecen olmayan birine bırakıyorum ki çoğu anne de benim durumumda biliyorum. Çoğunluk böyle yapıyor diye bu yol doğru diyemem bu sadece bir seçim. Günde iki saat, hafta sonu iki gün yeter mi annelik için yada annesine doyar mı çocuk bu kadar zamanda bilmiyorum.
Benim annem ev hanımıydı ne zaman istesem yanımdaydı, yemeğim hazır, kıyafetlerim ütülü, her derdimde annem orda yanımdaydı, elimi uzatsam tutabilirim, sarılsam sıcaklığını duyabilirim... Daha şanslı bir çocuktum ben, ilkokul çağına kadar Marmaris'te yaşadık her meyveyi ağacında gördüm. Çilek topladım, mandalinaların kokusunu duydum. Yağmurdan sonra toprağın kokusunu, denizin dalgalarını bilirim. Ada bilmiyor bir şeyi meyvelerini organik diye bir yerlerden alıyoruz, aman kışın soğuk diye sık sık çıkarmıyoruz dışarı, balıkları akvaryumdan, diğer hayvanları kitaplardan gösteriyoruz. Evin içinde dolanıp duruyor bütün gün. Sonra da bu çocuk neden bu kadar yaramaz diye hayıflanıyoruz. Aslında bütün şehir çocukları gibi ona çocukluğunu yaşatmıyoruz. Gri bir şehirde yaşıyoruz trafik, gürültü, çarpık yapılaşma herşey başlı başına yoruyor insanı. Gözünü açtımı yoruluyor insan bu şehirde. Kulakların, gözlerin, beynin...
Hayalim mi ne? Sadece hayalden ibaret olsa da Söğüt galiba,  denize yakın bir ev büyük olmasa da olur. Alt katı restoran ama salaş deniz mahsülleri ve zeytinyağlılar çeşitlerimiz.  Tolga mutfaktan dolma aşırıyor. Deniz taşlık, Ada ayaklarını sokuyor denize dizine kadar girmiş suya benim gözüm üzerinde, Gülücükler saçıyor etrafa, bir de köpeğimiz var adı yok daha ada koysun adını. İşte al sana hayal belki de mutluluğun resmi...

2 comments:

  1. Ne güzel hayaller... Sadece anneleri izliyorum, http://biranneninhatirati.blogspot.com/

    ReplyDelete
  2. Guzel hayaller ama kotu olan simdilik sadece hayalden ibaret olmasi ...

    ReplyDelete