Followers

Tuesday, August 26, 2014

İşsiz Anne..

Uzun zamandır tek bir cümle yazamadım, geçirdiğim hastalık, ardından uzun süren istirahatim ve üstüne biraz moral bulmak için kullandığım yıllık iznim derken, aylardır bir şey yazamadım. İşime döneli iki hafta oldu.
İşe döndüğümde, bulunduğum katın yarısı boştu, insanların izin kullandığını düşündüm önce. Sonra şirketin yeni bir yapılanmaya gittiğini, bu kapsamda bir çok kişinin işine son verildiğini öğrendim.
İşe geri döndüğüm günden beri bir tuhaflık hissediyordum. Gelen mailler, benden istenen işler azaldı. Bir çok şeyi "Global" istedi diye, çeşitli ekiplere devretmeye başladım. Sonra yöneticim benden kaçar bir hale geldi. Göz göze gelmeye korkar bir durumdaydı, küsmüşüz gibi iki hafta geçirdik. Zaten hastalığım sırasında da sanki soğuk algınlığı geçiriyormuşum gibi davranıldı. Şirketin içindeki soğuk hava dalgası gün geçtikçe içime işliyordu.
   Ben o mudur, bu mudur derken, sonunda iki haftadır ağızda bekletilen bakla çıkıverdi. Bugün saat 17:00 sularında şu meşhur toplantı odalarından birine çağırıldım. Çağrıldığım anda kalbim küt küt atmaya başladı, ellerim titredi, sırtımdan bir ter boşaldı. Ne olacağını aşağı yukarı tahmin edebiliyordum, ama saçma sapan bir gerilim yarattım kendimde. Mutfağa koşup iki yudum bir şey içtim. Arkadaşıma söyledim çağrıldığımı, sakinleşmeye çalıştım. Ve sonunda o saydam toplantı odasında kendi müdürümü ve insan kaynakları uzmanını gördüm. Kapıyı açıp odaya girdiğimde yüzler gülüyordu. Şirketimizin insan kaynakları uzmanıyla tanıştım ( Zaten bir işe alınırken, bir de çıkarken görüldükleri için bu normal sayılıyor.)
Yöneticim erken davranarak söze girdi "senin şirketten uzak olduğun dönemde, rahatsızlığın sırasında organizasyon yapısında değişiklikler oldu, biz de bundan etkilendik ama şirket içinde değişik pozisyonlar açık seni burda değerlendirmek isteriz" şeklinde bana herkesin reddettiği uzun süredir açık olan bir pozisyon allanıp pullanıp kakalanmaya çalışıldı. Sonra hiç tercih etmedikleri ama benim tekliflerini kabul etmediğim taktirde bana verecekleri tazminat (Paket) açıklandı. Bu sırada tüm bunların performansla kesinlikle bir ilgisinin olmadığı sadece "restructring" çerçevesinde olduğu vurgulandı. Ne diyim bende eyvallah dedim.  
  Tabii olaya bir de benim içimde yaşananlar olarak bakarsak, gerçekten son günlerde takınılan tutuma anlam veremiyorum. Hani madem sözleşmem sonlandırılacaktı, yani işin kabacası kovulacaktım bu niye önceden söylenmedi, herşeyi geçtim bu kadar senenin hatrına insan karşısına alıp durum böyle böyle diyebilmeli, iki haftadır saklambaç oynamak niye diye düşünüyorum.
İnsan kaynakları uzmanının "aaaa hastamıydın, neyin vardı iyi görünüyorsun"şeklinde yaklaşımı bence görüşmeye damgasını vuran ikinci olaydı. Bu kadar mı bihaber İK'cı olur.
"Restructring"diyosun, iyi söylüyosunda biz o ekipte üç kişiyiz. Niye ben? Gerçi ben bunun cevabını biliyorum. 21:00'a kadar mesai yapması zor olan, çocuğu hastanınca, bakıcısı ortada bırakınca, çocuğunu doktora götürmek için izin almak zorunda kalan, sıklıkla düzenlenen ve 21:00 başlayıp, 24:00 de biten şirket yemeklerine katılamayan, şirket kulislerine dahil olmayan bir anneyle, çöpsüz üzümler varken neden uğraşsınlar.

Bu olay sonucunda üstümden bir yük kalktı, Ada'nın okula adaptasyonu sırasında yanında olacağım için mutluyum ayrıca. Geçirdiğim hastalıktan sonra zaten belli kararlar almıştım bunların içinde  herkesin birbiriyle "fake ilişkilerinin" olduğu, yüzünüze gülenlerin arkanızdan dişini bilediği, taht kavgalarının yaşandığı bir kurtlar sofrası olan plaza yaşamından, özel sektörden kurtulmak da vardı. Ama herhangi bir düzen kurmadan istifa etmeyi sorumsuzluk olarak gördüğüm için bir türlü kendi ellerimle gerçekleştiremiyordum. Neyseki bu da gerçekleşmiş oldu. Bundan sonra ne yapacağım konusunda kafamı netleştirebileceğim zamanımda olacak. Şu an herşey güzel ama yine de boşlukta gibi hissediyorum. Umarım bu his geçicidir.

                                                                                                                           Sevgiler,
                                                                                                                           İşsiz Anne


 

2 comments:

  1. Melis az önceki hastalık postunun üstüne okuyunca bu kadar çabuk mu diye şaşırdım. Ama bizim şirkette işe başladığımdan beni istikrar gösteren tek birşey varsa o da bu yapılanma konusudur. Her dönem diken üstündeyiz. Yöneticilerine yaranmak ve bu dönemi hasarsız atlatmak için, kişiliksizleşen, üstüne basıp geçen, seni basamak gibi kullanan hatta arkandan kuyunu kazan insanlarla sabah 8:00 akşam 18:00 yüz yüze olmak zorunda olmadığın için senin adına mutluyum. Tabi birde ailenin gelir gider durumu ve yakalanmış standart konusu var. Bu kısım biraz can sıkıcı. Umarım en kısa zamanda kendine uygun bir çözüm bulursun ve bulursan mutlaka haber ver olur mu? Ve hiç üzülme hem de hiç.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Merhaba Fatoş, aslında hastalığımla ilgili post'u önceden yazmıştım. Taslaklarımda öylece duruyordu. Biraz karamsar olduğu için yayınlamak istemedim aslında, ama dün işten çıkarılmamla beraber onu da yayınladım. Nede olsa bunlar hayatımızın bir parçası, kötü de olsa anılarımız, yaşama ait tecrübelerimiz. Şu an sadece hissettiğim bir boşluk elimde henüz imzalamadığım ama en ince ayrıntısına kadar İK tarafından doldurulmuş bir sözleşme var. Sanırım bu tatsız tesadüflerin arka arkaya gelmesi hayatıma yeni bir şekil vermem için bana verilen fırsatlar. Sonuçta yöneticimi desteklemek adına işçi arı gibi çalışmam, hazırladığım raporların sunumlarına bile katılmamak, yani kısacası basamak gibi kullanılmak, bu tür sorunlara kafa yormak, insanların hayattaki tatminsizliklerini işe yansıtıp, senin üzerinden tatmin olmaları yorucu gerçekten. Yeni bir sayfa, yeni bir başlangıç belki iyi gelecek, o yüzden üzülmemeye çalışıyorum. Eğer yakın zamanda bir çözüm bulursam yazarım. Yorumun için çok teşekkürler, gerçekten beni anlayan bir annenin yazısı iyi geldi.

      Delete